AH MİNEL AŞK
>>Aşk Hikayeleri
İŞTE GERÇEK AŞK BUDUR
Birbirini çok seven bi çift bir gün trafik kazası geçiriler ve yatalak olurlar. Aynı oda da kalmaktadırlar. Erkek olan cam kenarında Kadın oLan ise Duvar kenarındaki yatakta yatmaktadır.Erkek camdan dışarıda olanları anlatarak kadın da bunları dınleyerek gunlerını gecırırler. Erkek kadına dışarıda olanları gun boyu anlatmaktadır , dur duraksız.
-
-
-
Erkek bu sekılde dısarıda olanları anlatarak kızın sıkılmamasını saglamaktadır.Aslında oyle oldugunu sanmaktadır. Kız hastalıgının da etkısıyle aksileşmiş hiç birşeyden mutlu olamaz olmuştur.
Zamanla erkeği kıskanır ve ''keşke ben cam kenarında olsaydım ve dısarıda olanları gorebılseydım'' der kendı kendıne sürekli.Artık kesinlikle onun yerınde olmak ıstemektedır.
Bu ikilinin özel bi durumu vardır.Şok geçirmeleri durumunda acil mudahele edılmesı gerekmektedır.Yoksa hasta oracıkta olecektir.Şok anında hastahanedekılerı haberder etmek ıcın 2 sınınde elının altında bir düğme vardır.Bırı soka gırerse dıgerı dugmeye basarak mudahele edılmesını saglayacaktır.
Bir gün yine erkek dısarıda olanları ballandıra ballandıra kıza anlatmaktadır.Kız yine suratı asık olanları kendı ızlemek ıstemektedır ve duvar tarafında oldugu ıcın de cok mutsuzdur. Tam o anda erkek şok geçirir. Kız tam dugmeye basacak durur ve düşünür;
-
Erkek ölür. Kız ise uyudugunu ve dugmeye basamadıgını cok uzgun oldugunu soyler.Kendisini Sevgilisinin yatagına gecırmelerını onun kokusunu duymak ıstedıgını soyler.Halbuki o dışarıyı ızlemek ıstemektedir.
Hastane personelı kızı erkegın eskı yatagına alacaklardır.Kız dısarıyı ızleyecegı ıcın cok sevınclıdır.Erkek arkadasının olumunu coktan unutmustur bile.
Kızı cam kenarına alırlar ve dışarı cıkarlar.Kız oda da yalnız kalmıştır.Çok heyecanlı bi şekilde dısarıyı gormek ıcın kafasını cama dogru uzatır ve gördükleri karsısında şoka girerek ölür.
Kız camdan baktıgında dısarıda hiç birşey olmadıgını yalnızca KAPKARA BİR DUVAR oldugunu görür.
Erkek arkadası sırf onun canı sıkılmasın dıye kapkara duvara bakarak gunlerce ona hıkayeler anlatır.Sankı dısarıda yasanıyormuscasına bişiler uydurur ve elınden geldıgı kadar kız arkadasını eglendırmeye calısır.Ancak kız arkadası bunun mukafatı olarak erkek arkadasının olumune göz yumar.
10 ay 17 gün sonra...
Evet artık kendimdeyim. Ondan sonra kimseyi sokmadım hayatıma. Bir başkasına her baktığımda onun gözlerini görüyordum çünkü. Kendime daha fazla acıdan bir şey değildi yeni birisi. Bu yüzden her şeyi bir rafa kaldırdım. Çok canım yandı, çok dua ettim benim canımın yandığı kadar yansın canı diye. Benden sonra hayatına birsürü insan girdi. Hatta bir kaç kişiyle birden birlikte oldu. Sonra bir konuşmasında senden hoşlanıyorum dediği kıza beni anlattığını okudum. Resmen mutsuzluğuyla mutlu olabiliyordum. Kendimi bir an daha güçlü hissettim. Artık gözlerim açılmıştı.Farketmeden etrafımdaki herkesten uzaklaşmaya başlamışım. Ailemi üzdüğümü farkettim. Ve onun bu insanlardan daha değerli olmaması gerektiğini düşündüm. Bütün duygularımı içime gömdüm. Ve evet artık sende benim için ölmüştün. Bazen dayanamayacak kadar güçsüz olduğumu düşündüm. Ama hiç ona ulaşmayı aklımdan geçirmedim. Bir daha asla olmayacaktı hayatımda. Ve zamanla alışmaya başladım. Ona kızgındım hala. Hala mutlu olmasını istemiyordum. Bir başkası var mı hayatında diye düşünmekte canımı acıtıyordu. Bir zamanlar benim tuttuğum ellerin, baktığım gözlerin bir başkasının olması benim bu mücadelede yenik düşmem için yetiyordu. Bu düşüncelerden de uzaklaştım zamanla. Ve evet alışıyordum. O içine düştüğüm karanlıktan kurtuluyordum.
Ve şimdi o berbat günün ardından tam 10 ay geçti. Hala içimde bir yerlerde o var. Ama artık bu aşk değil, sevgi de değil. Sadece o günler aklımda. Onu nasıl sevdiğim, beni nasıl sevdiği.. Bunları hiçbir zaman unutamayacağımı biliyorum. Bazen hala dinlediğim şarkıda aklıma geliyor ama artık ağlamıyorum.
Ondan nefret ediyorum, mutlu olamasın dedim defalarca. Ama artık ''kalbim'' onu affetti. Zamanında çok güzel şeyler yaşadığım bir insanlar bu derece nefret edemeyeceğimi anladım. Onun için söyleyebildiğim tek şey umarım mutlu olur. Ve beni hayatı boyunca hiç unutmaz.
BİR AŞK HİKAYESİ
Dondurucu soğukta bir an önce evime varabilmek için hızla yürürken, ayağımın ucunda bir cüzdan gördüm.. Hemen aldım. Sahibini gösteren bir kimlik vardır diye acele acele açtım.. İçinde üç dolar ve sararıp kat yerleri yıpranmış eski bir zarftan başka birşey yoktu... Sol üst köşede yalnızca gönderenin adresi, alıcı adresi yerinde bir posta kutusu numarası vardı. Bir ipucu bulabilmek belki biraz da merakımı giderebilmek için zarfı açtım ve içindeki mektubu okumaya başladım. Mektup, sol yanı çiçek resmiyle süslenmiş bir kağıda, özenli bir el yazısıyla yazılmıştı ve "Sevgili Michael" diye başlıyordu.. Ve "Annesi yasakladığı için onu bir daha göremeyeceğini" anlatarak devam ediyor.. "Ama sakın unutma, seni daima seveceğim" diye bitiyor.. İmza.. Hannah!.. Elimde yalnızca, mektubu yazan kişiyle, mektubun yazıldığı kişinin birinci adları vardı. Eve gider gitmez hemen telefon idaresini aradım.Görevli kişi, kendisine bildirdiğim adreste yaşayanların telefon numarasını vermesinin yasalara aykırı olduğunu söyledi. Fakat ısrarım karşısında: "Belki, size yardımcı olabilirim" dedi. "Bu adreste bulunan numaraya telefon ederim ve onlar Kabul ederlerse, sizi görüştürebilirim lütfen bekleyin.." dedi. İki üç dakika sonra görevlinin sesi geldi.. "Bağlıyorum efendim." Telefonda, karşıdaki hanıma "Hannah diye birini tanıyıp, tanımadığını" sordum. "Bu evi, 30 yıl evvel, Hannah diye kızları olan bir aileden aldık" dedi. "Peki yeni adreslerini biliyor musunuz?.." "Hannah annesini bir huzurevine yatıracaktı. Oradan takip ederseniz, belki adres bulursunuz.." deyip bana huzurevinin adını verdi.. Hemen aradım.. Yaşlı anne yıllar önce ölmüş.. Ama kızına ait eski bir telefon numarası var. Belki orada bilirlermiş.. "Bunların hepsi aptalca aslında" dedim kendi kendime.. İçinde sadece 3 dolar ve 60 yıl önce yazılmış bir mektup bulunan cüzdanın sahibini aramak için bunca zahmete ne gerek var ki.. Aradım numarayı.. Bir kadın "Şimdi Hannah'nın kendisi bir huzurevinde" dedi ve numarayı verdi. Hemen orayı çevirdim.. Ses; "Evet, Hannah burada yaşıyor" dedi.. Saat ona geliyordu ama hemen yola çıktım, Hannah'yı görmek için.. Devasa bir binanın üçüncü katında şirin bir oda.. Gümüş saçlı, sıcak tebessümlü bir yaşlı kadın.. Gözlerinin içi ışıl ışıl ama.. Anlattım olanları.. Cüzdanı ve mektubu gösterip.. Derin bir iç çekti mektuba bakarken ve "Genç adam" dedi, "Bu mektup, Michael ile son kontağımdı.. Onu öyle seviyorum ki.. Sean Connery gibi yakışıklıydı.. Hani şu meşhur aktör.. Ama ben 16 yaşındaydım.. Çok küçüğüm diye annem kesinlikle izin vermedi.." Derin bir nefes daha.. "Michael Goldstein harika bir insandı. Eğer bulabilirseniz ona söyleyin lütfen.. Onu hep düşündüm.. Hep.." Bir ufak sessizlik.. Bir derin nefes daha.. "Ve onu hep sevdim.." İki damla yaş damladı elindeki mektuba, ıslanan gözlerden.. "Ve hiç evlenmedim.. Michael gibi birisini bulamadım ki.." Hannah'ya teşekkür edip odadan çıktım. Binadan çıkarken danışmada beni karşılayan kız "Hannah Hanım yardımcı olabildi mi size" dedi.." Hiç değilse bunun sahibinin soyadını öğrendim" dedim.. Cüzdanı elimde sallayarak.. O sırada yanımda dikilip duran hademe bağırdı.. "Hey baksana.. Bu Bay Michael'ın cüzdanı.. Üzerindeki bu kırmızı şeritten onu nerde görsem tanırım.. Cüzdanını hep kaybederdi zaten.. Üç kere ben buldum, koridorlarda.. "Michael sekizinci katta yaşıyordu.. Ok gibi fırladım tekrar asansöre. Michael yatmamıştı. Okuma odasında kitap okuyordu. Hemşire beni ve elimdeki cüzdanı gösterdi. Michael elini arka cebine attı, hızla.. Sonra sevinçle "Evet bu benim cüzdanım" dedi. "Öğleden sonraki yürüyüş sırasında kaybetmiş olmalıyım. Size teşekkür borçluyum." "Hiçbir şey borçlu değilsiniz" dedim. "Ama özür dilerim. İpucu bulmak için açtım ve içindeki mektubu okudum." "Mektubu mu okudun?" "Sadece okumakla kalmadım. Hannah'yı da buldum.." "Buldun mu? Nerde? İyi mi? Hala eskisi gibi güzel mi. Söyle, lütfen söyle.." "Çok iyi.. Hem de harika" dedim, yavaşça.. "Bana onun telefon numarasını ver. Yarın onu hemen arayacağım." Elime sımsıkı sarıldı.. "O benim tek aşkımdı.. Onu öyle sevdim ki, asla evlenmedim.. Çünkü bu mektup geldiğinde hayatım, anlamsal olarak bitmişti." "Bay Goldstein" dedim.. "Gelin benimle.." Asansörle üçüncü kata indik.. Odanın kapısı açıktı. Hannah sırtı kapıya dönük televizyon izliyordu.. Hemşire ona yaklaştı, omzuna dokundu.. "Hannah" dedi.. "Bu bay'ı tanıyor musun?" Gözlüklerini ayarladı bir an baktı, tek kelime etmeden.. "Michael" dedi, Michael, kapıda, kısık sesle.. "Hannah.. Ben Michael.. Beni tanıdın mı?.." "Michael" diye yutkundu Hannah. "İnanmıyorum.. Bu sensin. Benim Michael'ım." Michael Hannah'ya doğru yürüdü yavaşça. Sarıldılar. Hemşire yanıma geldiğinde onun da gözleri yaşlıydı.. "Gördün mü, bak?" dedim "Yaşamda, yaşanması gereken her şey, er ya da geç, bir gün kesinlikle yaşanacaktır." *** Üç hafta sonra beni huzurevinden aradılar. Pazar günü bir nikah vardı.. Gelebilir miydim? Harika bir nikah töreni idi. Hannah ve Michael beni nikah şahidi yaptılar üstelik. Hannah açık bej elbisesi içinde çok güzeldi.. Michael de lacivert takımı içinde hala çok yakışıklı.. Bir nikah tanığı olarak söylüyorum bu gözlemlerimi… Aşklarını on sekiz yaşın heyecanı ve duygusuyla yaşayan 76 yaşındaki gelin ile 79 yaşındaki damadın nikahında keşke siz de bulunsaydınız… Altmış yıl önce bittiği sanılan bir aşk öyküsünün, altmış yıl sonra, kaldığı yerden nasıl filizlendiğine siz de tanık olacaktınız.
Şarkı yaşanmış gerçek bi aşk hikayesi. bu hikayenin sadece başlangıcını ve gelişmesini şarkıya yansıttılar Don Henley ile Glenn Frey. 1969 yazında hikayenin kahramanı olan adam uzun bi seyahate çıkar.Ve yolu california'dan geçerken dinlenmek için hotel california'yı bulur.Ufak sevimli bir oteldir. Sıcak bi havası vardır. bir odaya yerleştirilir. oteldeki ikinci gününde odasının hemen yanındaki odada kalan kızla tanışır. arkadaş olurlar.birlikte gezmeye başlarlar. çok fazla zaman geçmeden birbirlerine aşık olurlar. ve tatili hotel california'da birlikte geçirmeye karar verirler.ç ok severler birbirlerini. bütün bir yaz hep beraberdirler.o telin sıcak insanları , sevimliliği sadeliği onları çok etkilemiştir. unutamayacakları bir yaz yaşarlar. Yazın bitiminde bir karar vermek zorundalardır ayrılık için. Ve şöyle derler ' Eğer bir sene sonra birbirimizi unutmaz ve yine bu kadar çok sevecek olursak , gelecek yazın ilk gününde (tanıştıkları günü kastederek) otel california'da buluşacağız ' diyerek sözleşirler. O zamana kadar birbirlerini hiç aramayacaklardır. ( bu aşk bir yaz aşkımı yoksa gerçek bi aşkmı anlamak için yaparlar bunu)... Tam bir sene geçmiştir. Adam sözleştikleri gibi bir sene sonra otelde buluşmak için yola çıkar. tanıştıkları ilk gündür o gün. yol uzundur bitmek bilmez adam için. ve sonunda california'ya varır. otelin oraya geldiğinde kapkara bi bina bulur..otel bir gün önce yanmıştır...Hemen sevdiği kıza haber vermek ister. Onunda gelmiş olabileceğini düşünerek olması muhtemel yerlere bakar. Ancak bulamaz. Ve sonunda çok acı birşey öğrenir ve bu şarkı ortaya çıkar. Acı gerçek ne mi? Sevgilisi süpriz yapmak için bir gün önceden otele gelmiştir. Ve çıkan yangında ölmüştür...